Popüler Yayınlar

13 Aralık 2009 Pazar

Facebook'da ki "İzmir Şehir Tiyatrosu Kurulsun Artık" grubu üzerine...

kurulsun... kurulsun ama önce torpilliler kadroya alınsın...

…bugün tiyatronuzu kurarlar, yarın zihninizde başköşeye kurulurlar…

Hep söylediğim şeyi tekrar söylüyorum...
Tiyatro sanatı halktan doğmuş ancak halktan kopmuştur...

Neden mi?

Çünkü en başta tiyatrocular sanatlarına sahip çıkmamışlardır. Sanatı ayakta tutmak için emek harcamak, ter dökmek yerine, patricilerden, burjuvalardan, patronlardan ve devletten -iyimser bir deyimle- medet ummuşlardır. Ancak sanat eleştirel ve devrimci oldukça sanattır. Peki ödenekli tiyatronun eleştirel, sorgulayıcı, ilerici olması, gerçek anlamda sanat üretebilmesi mümkün müdür?

Çok basit bir örnekle: İstanbul Şehir Tiyatrosu, parası halkın cebinden çıkan ancak rezalete dönüşen herkesin bildiği metrobüs ihalesi ile ilgili bir oyun oynayabilir mi? O kepazeliği ve soygunu anlatabilir mi? Elbetteki hayır... Çünkü ödeneğini aldığı yerdir orası... Eğer bunu söyleyemezseniz, tiyatronuzla düşüncenizi ifade edemezseniz, Eugene Barba'nın dediği gibi; yaptığınız şey "yalan tiyatrodur".
Eğer sizi biri besliyorsa ona gık deme hakkınız yoktur. Oysa bu bir sanatçı duruşu değildir, sanatçı otoriteye baş eğmez…

Çünkü bugün tiyatronuzu kurarlar, yarın zihninizde başköşeye kurulurlar...
(Hele hele Dormen amcanın İzmir şehir tiyatrosunu kurması, tam bir facia ve İzmirli tiyatroculara bir hakarettir. Bunu isteyenler umarım gaflet içindedirler, yoksa diğer seçenek hıyanet içinde olmaktır) Üstelik İzmir şehir tiyatrosunun 1992’de Özdemir Nutku Hoca’mızın önderliğinde kurulup, Turgut Özakman’ın “Resimli Osmanlı Tarihi” oyununun çıkması aşamasında yöneticilerin nedensiz ve keyfi davranışları sonucu bütün emeği hiçe sayarak kapatmaları gibi bir örnek dururken… Bugün hala bunu istemek ne de zavallıca bir durumdur…
Günümüz Türkiye'sinde şehir tiyatrolarının ve devlet tiyatrolarının durumu budur...
Dünyada sanat bağımsızlaşırken, gelişmiş(!) ülkelerde sanat tam ödenekli devlet kurumlarından ayrıştırılmaya çalışırken, bizde hayatı garanti altına alma uğruna köleleştiriliyor... Elbette bunda şaşılacak birşey yok... Her zaman olduğu gibi yine geriden takip edeceğiz... Elbette başka türlü davranış beklenemezdi bizden değil mi? (!)
Ahmet Akdeniz kardeşimin söylediklerine katılıyorum ancak ayrıştığım nokta, gerçek sanat ve tiyatro yapabilmek için ne şimdi ne başka bir zaman birilerinin güdümüne girmeye gerek kalmamalı.
Emekle ve iyi niyetle çok güzel işler yapılabilir...
Belki hemen değil ama bir gün halk yeniden, kendinden doğan ancak sonradan kopan -ya da koparılan- tiyatroya bağlanabilir, desteğini esirgemez, sanatçısını onların vereceği maaşa muhtaç etmez... Yeter ki sanatçı olmanın sorumluluğu, halkın değeri bilinsin...
Lakin onu beklemeye vaktim yok derseniz, sizlere önerim; vakit yitirmeden kendinize başka bir meşgale aramanızdır...
Çünkü tiyatro kahramanların işidir...

Hiç yorum yok: