Popüler Yayınlar

30 Haziran 2009 Salı

TEMİZ TİYATRO BURAK CANEY VE POLEMİKLER ÜZERİNE ÇOK PARANTEZLİ İLK VE SON YAZI

"tek kişilik azınlık da olsan doğru, doğrudur"... Gandhi
“çoğunluk olman haklı olduğunu göstermez”… İnangül
(daha önce söylendi mi acaba?)

Elbette insanların olumsuzluğa tepki göstermesi önemli bir değerdir...
Ancak bilmeden, anlamadan, okumadan fikir sahibi olmak en tehlikelisidir insan için...

Şahsen ne Ertuğrul Timur’u ne Mustafa Demirkanlı’yı ne Coşkun Büktel’i ne de Hilmi Bulunmaz’ı tanırım… Hepsini sanal ortamdan, tiyatro camiasından bilirim. Demirkanlı hariç hepsiyle kimi zaman iletişime geçmişliğim vardır. Ancak gelinen noktada süreci takip ettiğim için Temiz Tiyatro Kampanyası’nı destekleyemeyeceğimi bildirmek isterim…

Nedenine gelince:
Birincisi bu tür kişi üzerinde odaklanan kampanyalar hazırlamak, ister haklı ister haksız olsun sanatçıya yakışmaz. Sanatçı her koşulda yanıtını sanatıyla, ürettiğiyle vermelidir...
Kimi zaman benzer kampanyalara imza attığım olmuştur… ama asla kişi üzerinde sabitlenen kampanyalar değildir bunlar… Üstelik bu gibi kampanyaların bir öneme sahip olduğunu da düşünmüyorum… Hormonlu gıdalara hayır’dan işkenceye hayır’a kadar birçok kampanyaya katıldım ama ne hormonlu hıyartalık bitti ne de işkence…

Diğer yandan,
Bu gibi davranışları, bu ülkenin kimi insanlarının anlama ve sorgulama yeteneğini göz önünde bulundurduğumda ciddiye almamamdır... (sakin olunuz ve devamını okuyunuz) Bugün geldiğimiz noktadan baktığımızda gerek sanat, gerekse siyaset açısından durum bu...

Bu açıdan bakıldığında kampanyanın meşruiyeti de ortada. Bugün, ben peygamberim desem sanal ortamda altına imza atacak binlerce insan bulabilirim. (gerçi fena fikir de değil hani peygamberlik) Kampanyayı destekleyen bir sürü isim var ama sorsan yarısından çoğunun tiyatrodan haberi yok, hayatında bir kez olsun oyun izlememiş, süreçle ilgili bir yazı dahi okumamış… Büyük olasılıkla bir arkadaşı davet etmiştir kampanyaya, üst yazıyı okuyunca eklemiştir kendini... İyi bir şey yapacak ya… Aralarında bir kaç tanede medyatik isim gördü mü tamamdır olay...

Bu olayın bir yüzü… Diğer yüzü ise, kampanyayı düzenleyenlerin kişisel sorunlarını Türk Tiyatrosu’nun sorunu gibi lanse etmeleri ve kendilerine linç girişimi yaptıklarını söyleyerek, Temiz Tiyatro Kampanyası ile aynı eylemi karşısındakilere yapmalarıdır. (eyvah düşman ilan edildim şu an) Üstelik bu kampanyaya, sevgili hocam Özdemir Nutku’nun Büktel ile olan polemiğini öne çıkararak meşruiyet katılması ise beni en çok üzen durumdur.

Aslında bu konu hakkında fazla şey söylemek istemiyordum ancak bu polemikle ilgili ilk ve son yazım olacağından kısaca belirteyim:

Tiyatro üzerine yazıp okuyan biri olarak lisansüstü eğitimim sırasında birçok tiyatro sitesi ve dergisine yazı gönderdiğim gibi Bulunmaz’ın da sitesine ve dergisine yazı gönderdim ama sen misin yazı gönderen, birçok tiyatrocudan aldığım tepkiyle beraber (acayip önemsedim bu tepkileri anlatamam!) Burak Caney de beni öküz yaptı sitesinde. Coşkun Büktel’in, Beckett çalışmamı beğenip kendi sitesinde link (linkin Türkçesi “ilişim”miş) vererek “İnangül Beckett’a bakıyor” başlığından yola çıkarak, Burak Caney efendi, sitesinde “İnangül trene bakıyor” diye başlık attı. O yakışıklı fotomu da ekleyerek. (gerçi ne kadar uğraşsa da fotoshopda yakışıklılığımı yok edemez) tabi ben hemen panik yapıp “Allah Allah çalışmada bir eksiklik var sanırım tiyatro camiasına rezil mi olduk” diyerek (camianında çok umrundayım ya) tekrar gözden geçirdim notlarımı lakin bir eksiklik yoktu. (Gerçi benimki öküzlük, Caney haklı sanırım, her çalışmayı büyük bir titizlikle inceleyen Coşkun Büktel beğenmiş yazıyı, daha ne diye panik yapıyorsun) Sonradan anladım ki meğer (buraya dikkat) sırf Büktel-Bulunmaz ile bir sorunumun olmamasıymış neden. Üstelik tam tersine Büktel’in yazdıklarını lisans döneminde de okuyup beğenen biri olarak Büktel gibi renkli ve üretken biriyle tanışmak akademisyen adayı olarak son derece de önemliyken benim için… Neyse ki ben onu ciddiye alıp yanıt falan yazmayınca bıraktı peşimi. (ya da ben öyle algıladım herneyse) Sonunda Caney layık olduğu çöplüğü gömüldü. Takip ettiğim daha sonra ki süreçte ise üslup her iki tarafta da son derece bozuldu ve sanata sanatçıya yakışmayacak bir hal aldı. Bu yüzden uzak kalmayı tercih ettim ama burada önemli bir nokta var; gerek Büktel, gerekse Bulunmaz hep açıktı ve asla kaçak dövüşmediler ama kim olduğu belirsiz (!) Burak Caney yaratığı, kendi sitesinde iğrençlikler yaratmaya devam etti. Kimi isimlerse Burak Caney’i eleştirmek yerine sırf Büktel ve Bulunmaz’a saldırdığı için onun yanında yer aldılar. (Sanırım hala aynaya bakabiliyorlar bu kişiler) Burada kimi zavallı analizden yoksun beyin sahipleri (gereksinim duyana açıklama: “yoksun bey” kişi değildir) beni Büktel-Bulunmazcı olarak niteleyecektir. Hiç kimseci olmadığımı özgür bir birey olduğumu (peygamber fikri de fena değil bu arada) hayatımın her döneminde güçlüden değil haklıdan yana olduğumu ve olmaya da devam edeceğimi belirtirim.

Son olarak dilerdim ki bu kampanyayı hazırlayan ve altına imza atanlar sanatlarıyla verebilselerdi yanıtlarını, ucuz bir kampanyaya tiyatro dünyasına birçok emeği geçmiş hocalarımızı alet ederek değil... Ama ne gerek var o kadar uğraşmaya değil mi, adını yaz enter'la, keyfine bak. Yeter, oldubitti işte, atan da attıranda rahat… Verdin sanata desteği... Ha! birde 27 Martta bildiri okur, “sanata evet” dersin, cila olur...

Çok fazla son paragrafı oldu bu yazının ama… İşini ciddiye alan, tiyatro için emek harcayanlara bir sözümüz olmadığını söylemeye gerek var mı bilmem (var Polat var)… Onlar kim diye sorarsanız onun yanıtını tarih verecek…

ama “asıl felakette o zaten”
dostlukla…

Polat İNANGÜL
DE.Ü. Sahne Sanatları Doktorandı