(SAHNE DERGİSİ - Sayı.61 - Polat İNANGÜL)
(Ah Hollywood ile Brecht Dosyası, Adlı Oyunların Yöntembilimsel
Açıdan Karşılaştırılması)
Hitler Almanyası olduğu kadar, II.Dünya Savaşı sonrası Amerika’sı da kitleler
üzerinde derin etki bırakmıştır. Nazi zulmünden kaçan Avrupalı aydın ve
sanatçılar için ABD bir sığınma noktası olmuştur. Ancak bu aydın sınıf burada
da aradığını bulamamış ve Amerika’nın sancılı bir dönemi olan McCarthy Dönemi’nin
(komünist avı) kurbanları olmuşlardır. Onlarla birlikte ABD’li aydınlarda bu
süreçten payına düşenleri almıştır. Başta dünyaca ünlü komedyen Charlie Chaplin, yazar Lillian Helman, Arthur Miller, tiyatro kuramcısı
ve yönetmeni Bertolt Brecht bunlardan
sadece birkaçıdır. Bu dönem birçok aydın ve sanatçı sorgulamadan geçirilmiş ve bu
“cadıkazanı”ndan nasibini almışlardır. Geçmişinde sayısız utanç verici
uygulamalara sahip olan Amerika, acı ve haksızlık dolu McCarthy dönemiyle de sanat ve edebiyat dünyasına çok katmanlı bir
malzeme olmuştur. Burada inceleyeceğimiz her iki oyunda (Christopher Hampton: Ah Hollywood, George Tabori: Brecht Dosyası) II.Dünya Savaşı
sırasında Amerika göçmenlerini yaklaşık aynı dönemde farklı açılardan ele alan
oyunlardır. Bu oyunlarda en belirgin ortak nokta ise Alman tiyatro adamı Bertolt Brecht’in konu edilmesidir. Brecht
epik tiyatronun kurucusu ve kuramcısı olarak XX.Yüzyıl tiyatrosuna damgasını
vurmuş önemli bir tiyatro adamıdır. Aynı zamanda tiyatro dünyasına
kazandırdıklarının yanı sıra yaşamıyla da birçok sanatçıya ilham kaynağı
olmuştur. Burada da göreceğimiz gibi, gerek C.Hampton,
gerekse G.Tabori onun yaşamından
kesitler alarak yarı kurgu, yarı gerçek oyunlar yazmışlardır.
G.Tabori 1914 doğumlu bir Macar
Yahudisidir. Yükseköğrenimi Berlin’de tamamlamış ve sonrasında
Budapeşte’de çevirmen ve gazeteci olarak çalışmaya başlamıştır. Daha sonra
Londra’ya göç etmiş, 1947 yılında da önce Hollywood’a sonra da New York’a
yerleşmiştir. Aynı yıl ABD’de bulunan Brecht’le tanışmış, Brecht’in Galile’nin Yaşamı adlı oyununun
İngilizce metninin hazırlanmasında Brecht’in yardımcılığını yapmıştır.
Daha sonra Brecht’in yapıtlarından bazılarını İngilizceye çevirmiştir. Yeni
oyunlar yazan Tabori aynı zamanda Brecht,
Strindberg, Max Frisch’in öykülerinden sahne için uyarlamalar da yapmıştır.
Tabori’nin babası ve yakın akrabaları Auschwitz Kampı’nda Naziler tarafından
öldürülmüşlerdir. Eserlerinden bazıları şunlardır: Taşın Altındaki, Sol Elin Ahbapları, Mısır’a Kaçış, İtiraf Ediyorum,
Kutlama, Kavgam, Weismen ile Kızılyüz, Bir Casus’a Ağıt, Brecht Dosyası.
Brecht
Dosyası Tabori’nin son oyunudur.
Oyunun 1940’lı yıllar da Brecht’in Amerika’daki sürgünü sırasında FBI
ajanlarınca izlenmesini ve Senato Komisyonu tarafından sorgulanmasını kara
güldürü türünde yansıttığını görürüz. Oyun aynı zamanda ABD’deki McCarthy baskı
döneminin içyüzünü de ortaya koymaktadır.
“ ABD, II.Dünya Savaşı'ndan sonra Soğuk Savaş dönemine
girmiştir. Rusya'nın güçlenmesi Amerikan hükümetini rahatsız eder. ‘Wisconsin
eyaleti Cumhuriyetçi Parti Senatörü’
Joseph McCarthy, ülkede bir komünist avı başlatır. Pek çok aydın, politikacı,
sanatçının hayatını söndüren bu ava çok az kişi karşı çıkabilir. McCarthy ve
çalışanları komünist parti ya da sempatizanları hakkında kanıtsız
suçlamalarla kötü bir şöhret kazanmışlardır”.[1]
Oyunda bu durumun örneklerini bulmak olasıdır. Başta komşusunu dahi
ispiyonlayan muhbirler, gizli dinleme ve izleme araçları, homoseksüel FBI
ajanları, Hollywood yıldızlarının özel yaşamlarının takip altına alınması,
oyunun temasının bazı önemli parçalarıdır. Yöntembilimsel açıdan baktığımızda Tabori’nin
kendisinin de bir süre gizli istihbarat ajanlığı yapmış olması, oyunun ustaca
kurgusu için bir zemin oluşturduğunu düşünmeye yönlendirir bizleri. Bu bilgi
oyuna bakış açımızda bizlere ayrı bir zenginlik katmaktadır şüphesiz. Özellikle
sorgu sahnelerin sağlam diyalog yapısı ve karşılıklı bir düelloyu andıran çift
anlamlı sözcüklerle kurulmuş konuşturma örgüsü bunun bir göstergesidir:
“1.D: Bay Brecht, ABD’de bulunduğunuz sürece komünist
partinin herhangi bir toplantısına katıldınız mı?
BRECHT: hayır, sanmıyorum.
1.D: sanmıyor musunuz?
BRECHT evet.
1.D: emin değimlisiniz yani?
BRECHT yo eminim… evet evet, eminim.
1.D: komünist partisinin toplantılarına hiç
katılmadığınıza emin misiniz?
BRECHT evet, sanırım öyle. Altı yıldır buradayım… burada bu…
sanmıyorum. Siyasi toplantılarda bulunduğumu sanmıyorum.
1.D: siyasi toplantıları unutun. Birleşik devletlerde ki herhangi
bir komünist toplantısına katıldınız mı?
BRECHT sanmam, hayır.
1.D emin misiniz?
BRECHT emin olduğumu sanıyorum.
1.D: Emin olduğunuzu sanıyorsunuz ha.”[2]
Belgesel nitelikteki bu oyunda, Hollywood’un birçok ünlüsüyle birlikte (Greta Garbo, Boris Karloff, Charles
Laughton, Şarlo gibi) Brecht ve
karısı Helene Weigel’i de görürüz
sahnede. Bir dönemin cadıkazanına dönüşen bu atmosferden Brecht’de nasibini
almıştır.
Yazar oyunu dilimler (epizotlar) halinde ele almıştır. Burada en son vedalaşma
epizodunu saymazsak, oyunda sadece ilk ve son bölümler FBI bürosunda
geçmektedir. Bu da bize ağırlıklı olarak sorgunun değil, sorgu sürecinin yazar
tarafından ön plana çıkartılmak istendiğinin bir göstergesidir. Bu açıdan
baktığımızda oyun öncelikli olarak Brecht’in sorgu sürecini ele almaktadır.
Oyunda Brecht ancak en sonda karşımıza çıkar. Oyunun temelini oluşturan da bu
dokuzuncu dilimdir. O ana kadar metin Brecht açısından hiçbir aidiyetlik
taşımamaktadır. Çünkü Brecht’in geçirdiği bu sorgu süreci aynı zamanda bu avdan
nasibini alan tüm aydınlar için de geçerlidir. Diğer bir deyişle dokuzuncu
epizota kadar olan kısım küçük değişikliklerle o dönem için “tehlikeli” sayılan
herkes için geçerlidir. Örneğin bazı isimleri değiştirerek bu durumu, Charlie Chaplin ya da Arthur Miller’a uyarlamak son derece
uygundur. Metni Brecht üzerine yazılmış bir metin yapan dokuzuncu epizottur.
Oyun burada Brechtleşir! Çünkü o
sorgu anında Brecht kendi kıvrak zekasını, cesaretini ve sadakatini ortaya
koyarak farkını gösterir. Binlerce aydın o sorgudan geçirilmiştir. Ancak Brecht
belki de onların içinde en “tehlikeli” olmasına rağmen kendini savunmayı,
dostlarını korumayı bilmiştir. Oyun özünde bu durumu anlatır bize.
Diğer yandan oyunda kimi zaman yer verilen Brecht’in şiirleri ile de,
onun dünya görüşü hakkında okuyucuya bilgilendirilme yapılırken aynı zamanda da
metne akıcılık kazandırılmıştır…
“Yedi Thebai’yi kim yaptı?
Kitaplarda kralların adları yazılı.
Kocaman kayaları kralları mı taşıdı?
Kaç kez yıkılan Babil’i
Kim inşa etti hep yeniden?
Altın pırıltılı Lima’da
İnşaat işçileri’nin evleri nasıldı? (…)[3]
(…) ah biz ki
Dostluğun zeminini hazırlamak istiyorduk
Kendimiz dost olamadık.
Ama sizler, insanın insana yardımcı olduğu
Günlere erişirseniz eğer
Anlayışla anın bizleri.”[4]
Yani Brecht’in adını ilk kez bu metinde duyan bir okuyucu dahi aslında
onun sosyalist bir düşünceye sahip olduğunu şiirlerinden tahmin edebilir ve
böylece suçlandığı durum ile kendisi arasında bir paralellik kurulduğu halde,
FBI ajanlarının elinden kurtulması okuyucuda Brecht’e karşı bir hayranlık
doğurur. Diğer yandan ispiyoncu komşu Bayan
Finnegan olduğu gibi, Brecht’i savunun Profesör
Applebaum gibi dostları da vardır. Ancak Profesörün, Brecht’i savunması hayatının
mahvolmasına neden olur. Brecht hakkında aradıklarını Applebaum’da bulamayan
ajanlar onun küçük bir kıza tecavüz ettiğini ileri sürerler. Bu durum gerçek mi
iftira mı oyunda açıkça belirtilmemiştir. Ancak oyunda ki birkaç veri iftira
olduğunu kanıtlar gibidir:
“APPLEBAUM (kapıyı açıp haykırır) Defolun!
(Gallagher kapıya yürür, çantasını açar, birçok kız donu
yerlere saçılı, çantayı Applebaum’un kafasına geçirir)”[5]
Buradan da anlaşıldığı gibi bir değil birçok kız donu çıkar çantadan. Bu
durum bizde ajanların sorguladıkları kişileri emin olamadıklarında kurbanlarını
küçük düşürecek planlar uyguladıklarını kanıtlar gibidir. Bununla birlikte aynı
sahnenin sonunda Ajan Shine’ın Yahudice
bir suçluluk duygusuna kapılmış gibi bir an duraklaması[6] da bizde
suçlamanın yalan olduğu duygusunu doğurur. Kendisi de Yahudi olan Ajan Shine
Yahudi bir aile olan Applebaumlar’a karşı suçluluk hissetmiştir. Bayan Applebaum’un kolundaki toplama kampı
numarası ve yine aynı epizottaki, şu diyaloglardan Applebaumlar’ın da Yahudi olduğunu
anlarız.
“(… Gallagher
geri gelir)
GALLAGHER: Şapkamı unutmuşum.
BAYAN APPLEBAUM: Cumartesi günleri başı açık dolaşmak doğru
değil.”[7]
Bilindiği gibi cumartesi günleri Yahudilerin kutsal günüdür ve o gün
Yahudiler başlarını şapka ya da benzeri şeylerle kapatırlar. Diğer yandan
Profesör Applebaum’un bu olayın hemen peşinden intihar etmesi ise durumun bir
iftira olduğu kanısını güçlendirir.
Tarihsel olaylara dayalı bu yarı kurgu yarı gerçek, acımasız, alay dolu
diyaloglara sahip oyunda
konuşturma örgüsüne baktığımızda tiradlar dışında diyalogların çoğunlukla kısa
cümlelerden oluşturulduğunu görüyoruz. Bu ise oyuna basitliğe kaçmadan sadelik
katıyor.
Oyunun yapısına baktığımızda ise tek perde ve kısa epizotlarla yazılmış
olduğunu görürüz. Bu bize daha çok sinemasal bir anlatımı çağrıştırır. Benzer
bir yapı yine aynı dönemi ele alan Christopher Hampton’un Ah Hollywood adlı oyununda da karşımıza çıkar.
1946 doğumlu C.Hampton, Oxford’da eğitim görmüştür. Annemi En Son Ne Zaman Gördün adlı ilk
oyunuyla tiyatro çevrelerinin beğenisini kazanır. “Yılın En İyi Oyunu” ödülünü
kazanır. Burjuva komedilerinin yanı sıra toplumsal sorunları da ele alan
oyunları vardır. Sinema ve TV için senaryolar yazmıştır. Diğer oyunları ise
şunlardır: Vahşiler, İkramlar,
Yardımsever, Viyana Öyküleri, Don Juan Savaştan Dönüyor…
II.Dünya Savaşı sırasında Almanya’yı terk ederek ABD’ye sığınan Thomas ve Heinrich Mann, B.Brecht gibi
yazar ve aydınların, Hollywood'da geçen hayatlarını kurmaca olarak anlatan
oyunda, Avusturyalı yazar Ödon Von
Horvath anlatıcı olarak görev alır ve burada oyunun merkezine oturtulur. Oyunda
Greta Garbo, Johnny Weismüller gibi
film yıldızları da kısaca yer alır. Hollywood’da Brecht, Thomas ve Heinrich Mann
gibi yazarlar, ancak Warner Brothers’a
film senaryosu yazarak geçinebilmektedirler. Bu yazarlar zorunlu olarak ABD
ticari yaşamına ve kültürüne ayak uydurmaya çalışırlarken, Alman sanatçılar
olarak da ülkelerine olan
sorumluluklarıyla karşı karşıyadırlar. Bu süreçte Brecht, sanat çevresini
örgütlemeye çalışırken, T.Mann’ın fırsatçı tavrıyla, kardeşi Heinrich’in
siyasal içtenliği, düşünsel bir çatışma olarak verilmiştir.
II.Dünya Savaşı’nda ABD’deki göçmen sanatçıların sorunlarını işleyen bu
metinde Tabori’nin Brecht Dosyası ile
benzerlikler bulmak olasıdır. Bu oyunda tıpkı Brecht Dosyası gibi epizotik yapısı, kısa anlatım ve geçişleri ile
bizlere film senaryosunu andırır. Diğer bir benzerlikse oyunun Brecht Dosyası gibi yarı tarihsel, yarı
kurgusal olarak ele alınmış olmasıdır. Ö.V.Horvath,
gerçekte Brecht’le aynı dönemde yaşamış olmasına rağmen onunla tanışma şansı olmamıştır.
Oyunda ikisinin karşılaşması Hampton’un yarattığı bir metafordur. Yine oyunda
ki kurgusal bir metafor ise Horvath’ın yanındaki adamın, altında bulunduğu
ağaca yıldırım düşmesi sonucu ölmesidir:
“HORVATH: (…) sığındığımız yerin
çok yakınında rüzgar birdenbire bir ağacı devirmişti. Bu ağaç bizimkinin
üzerine düştü. Başımızın üstündeki koca dal hafif bir emme sesiyle gövdeden
koparak genç adamın kafasına çarptı. (Genç adam hiçbir ses çıkarmadan dizleri
üstüne çöker. Sonra karın üstü yere yığılır. Işığın aydınlattığı kafasının arka
tarafı yumurta kabuğu gibi ezilmiştir…)”[8]
Oysa bu ölüm biçimi Horvath’ın kendisinin ölüm biçimidir. Diğer yandan
iki oyun arasındaki başka bir paralellikse, oyunların zaman olarak aynı dönemi
ele almalarıdır. Yukarıda da dediğimiz gibi, her iki oyunda da Brecht karakteri
karşımıza çıkar. Ancak Tabori’nin oyununda metnin hem öyküsel, hem de düşünsel
anlamda ana ekseninde olan Brecht, Hampton’un oyununda öyküsel anlamda yalnız değil,
T.Mann ve H.Mann ile birliktedir.
Oyunun temel çatışma noktası Avrupa’nın kültürel sanatı ile ABD’nin ticari
sanatının karşı karşıya gelmesidir. ABD’de para tüm yaşama ve sanata egemen olmuşken
henüz Avrupa değerlerini korumaktadır. Bunu şu sözlerden anlarız.
“HORVATH: Avrupa’da yoksul ama
haysiyetli olabilirsiniz. Ama Amerika’da yoksul olmak onur kırıcıdır.”[9]
Aynı sorunu yazar ikinci kez Brecht’in
ağzından dile getirir:
“BRECHT: Burada düşündükleri tek şey:
satmak satmak satmak. Bizde ise kan, toprak, ırk saflığı. Burada satmak.
Ellerinden gelse keneflerde sidiklerini satacaklar.”[10]
ABD’ye göç eden yazarların sanatsal yaratım ile sanatçının
yaşam savaşı çelişkisi de bu noktada ortaya çıkıyor. Bu çatışma noktasında
T.Mann oportünistçe bir tavır sergilerken, kardeşi Heinrich karısının ölümünden
kendisini sorumlu tutarak hayata yenilir. Ancak yalnızca Brecht bu çatışmadan
değerlerini yitirmeden ayakta durabilir. Bu üç karakter ABD’deki bu dönemin
sancılı karakterlerinin birer temsilcisidirler. Heinrich, değerlerine sahip
kalıp ancak zayıf düşen yenilen karakterlerin temsilcisiyken, kardeşi Thomas,
“durumdan vazife çıkaran”ların temsilcisidir. Brecht ise, inandığı değerlere
sahip çıkarak ne zayıf düşer, ne de bu sancılı süreci fırsat bilip kişisel
çıkarlara boyun eğer. O gerçek bir sanatçı ve aydın örneğini temsil etmektedir.
Bir başka anlamda, bu tavrıyla faşizme karşı öznel bir direniş, bir duruş
yaratmıştır. Bu yönüyle de oyunda öyküsel anlamda ön planda olmasa dahi, oyunun
iletisi açısından düşünsel boyutta ön plana çıkmaktadır. Bu açıdan Tabori’nin Brecht’i ile paralellik kurulabilir. Her iki metinde de Brecht
karakteri ne yaptığını bilen ayakları yere basan bir karakterdir.
Metin dili açısından ise, Hampton, -tıpkı Tabori gibi- konu entelektüel bir nitelik taşımasına
rağmen, oyun kişilerini didaktizme kaymadan yalın ve ironik bir dille konuşturmayı
ustalıkla başarmıştır. Tarihsel olaylara dayalı bu acımasız, alay dolu
diyaloglara sahip oyun, Brecht’in ABD’yi terk ediş sahnesi ile sona erer.
Sonuç olarak gerek C.Hampton’un Ah
Hollywood’u, gerekse G.Tabori’nin Brecht
Dosyası, Alman faşizmi (Hitler İktidarı) ile Amerikan faşizmini (McCarty
komünist avı) karşı karşıya getirir. Aynı zamanda bu iki baskı arasında kalan
sanatçı(lar)ın siyasal eylem ile sanatsal eylem ikilemindeki çıkmazlarını ele
alırken Avrupa’nın kültürel sanat anlayışı ile ABD’nin ticari sanat anlayışının
da çelişkisini vurgular.
Polat
İNANGÜL
KAYNAKÇA
BROCKETT, Oscar G. Tiyatro Tarihi, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara-2000
HAMPTON, Christopher, Ah Hollywood, Can Yayınları, İstanbul-1991
NUTKU, Prof.Dr.Hülya, Doktora
Ders Notları, İzmir - 2005
TABORİ,
George, Brecht Dosyası, Mitos-Boyut
Yayınları, İstanbul-2000
ÖNDEŞ,
Osman, II.Dünya Savaşı, Altın
Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1980
[1] ÖNDEŞ, Osman, II.Dünya Savaşı, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1980
[2] TABORI, George, Brecht Dosyası, Mitos-Boyut Yayınları,
İstanbul-2000, S:51
[3] a.g.e S:21
[4] a.g.e S 32
[5] a.g.e S 25
[6] a.g.e S 26
[7] a.g.e S 26
[8] HAMPTON, Christopher, Ah Hollywood,
Can Yayınları, İstanbul-1991 S:8
[9] a.g.e S:28
[10] a.g.e S 45