Popüler Yayınlar

4 Ağustos 2007 Cumartesi

TİYATRO HEMEN ŞİMDİ ya da ROBİN HOOD’LAR ARANIYOR

(11.04.2004 Radikal Gazetesi - Polat İNANGÜL)
Yine bir Dünya Tiyatro Günü’nü geride bıraktık'… Kim bilir bu cümle kaçıncı kez yazıldı ve daha yazılacak. Fakat tiyatro cephesinde yeni bir şey yok… Halktan doğmuş ama halktan kopmuş tiyatronun bu özel günü, yine kadife koltuklu salonlarda, bakır kültablalı fuayelerde (dinlenmeliklerde), takım elbiseli beyler, dekolteli hanımlar ve kokteyllerle kutlandı. Yani bu demek oluyor ki tiyatro yine belli bir kesimin elinde kalacak gibi görünüyor, halkın gözünden düşen bu sanatın tekrar hayata kazandırılması için çok çaba gerektiği su götürmez bir gerçektir.Bu ülkede sesi duyulmamış, üstüne üstlük sesi kısılmış o kadar çok tiyatro toplulukları var ki... Üstelik bu topluluklar, Anadolu’nun en ücra köşelerine tiyatro götürüyorlar. Belediyelerin konferans salonlarında, okulların beden eğitimi salonlarında tüm yokluklara rağmen tiyatro yapıyorlar. Anadolu’nun taşrasındaki insanlar tiyatroyu bunlarla tanıyor ve kötü bir şey olmadığını öğreniyor. Oysa kimi kesimler bu tiyatroları amatör, eğitimsiz olarak suçluyor. Peki “eğitimli” Devlet Tiyatroları’ndan kaç tanesi varoşlardan bir izleyiciyi salonuna getirebiliyor? Oysa bu toplulukların tüm izleyicisi Anadolu’daki kasaba ve ilçelerin insanları… Elbetteki bu da tiyatro sanatının halka gitmesi için yetersiz ve bunun için yeni bir şeyler yapmamız gerekiyor. Eğer tiyatro ile halkı barıştırmak istiyorsak, tiyatroya bakış açımızı değiştirmeliyiz. Öncelikle şunu bilmeliyiz ki tiyatro herkesle ve her koşulda yapılabilir bir sanattır. Tiyatro yapmak için (oyuncu olmak için değil) ille de yetenekli olmaya gerek yoktur. İsteyen herkes tiyatro yapabilir.“Sadece yetenekliler tiyatro yapabilir” anlayışı, burjuva ideolojisinin bireycilik (asla bireysellikle karıştırılmamalı) politikalarının uzantısıdır. Oysa oyun kurma olgusu insanın özünde vardır ve tiyatro yapmak için istemekle birlikte, doğamızda varolan bu özellik yeterlidir; çünkü tiyatronun olmazsa olmaz koşulu, oyuncu, seyirci ve oyun olgusudur (buna dram öğesi demek de mümkündür) eğer bu üç unsur var ise tiyatro olmaması için bir neden yoktur.Pahalı projeler, süslü dekor ve kostümler, teknik etmenler, cicili bicili aksesuarlarla doldurulmuş tiyatro anlayışımızı değiştirmedikçe tiyatronun bu ülkede bir yerlere gideceği yoktur. Öyleyse hemen şimdi bu anlayışı terk etmemiz ve her koşulda tiyatro yapılabileceğine inanmamız gerekir. Dekorsuz, kostümsüz, ışıksız kimi zaman da salonsuz… ama oyun oynamanın verdiği haz ve tiyatro sevdası ile oyuncu, seyirci ve oyun ile… Evet “tiyatro kahramanların işidir” fakat bugün öyle görünüyor ki kimileri kahramanca görünüp saraylarında tiyatro günlerini kutluyorlar… Öyleyse tiyatroyu bu sahte kahramanlardan alıp halka verecek Robin Hood’lara ihtiyacımız var… Hadi Robin Hood olmaya… Tiyatroya…(Bu yazı 11.04.2004 tarihinde Radikal gazetesinde yayınlanmıştır.)"

Hiç yorum yok: